Yönetmen Metin Güngör’ün ünlü bohem ressam Fikret Mualla üzerine yaptığı, çekimi ve bitirilmesi yıllara yayılan “Renklerde Kaybolan Hayat” sinemasının galası 10 Şubat Pazartesi akşam MKM Akatlar da yapılıyor. Kokteyl 19.30’da başlarken, sinema gösterimi saat 21.00’de başlayacak.
Filmde oynayan birçok ünlü aktörün de hazır bulunacağı sinema gösterimine İstanbul’un sanat sinema ve entelektüel kesitinden kıymetli bir iştirak olacak. Beşiktaş belediyesi ve Beltaş’ın takviyeleri ile gerçekleşecek gala gecesine Beşiktaş Belediye lideri İstek Akpolat da katılacak. Metin Güngör direktörü ve imalcisi olduğu ve nihayet Galası yapılacak ve akabinde 21 Şubat’ta vizyona girecek sineması hakkında şunları söyledi:
“Türkiye’nin dünya çapında üne sahip sanatkarlarından biri olan ressam büyük usta Fikret Mualla’nın hayatının ele alınarak, sanatkarımızın ömür kıssasını, ülkesinden uzakta çektiği zorlukları, vatanına duyduğu sevgi ve hasreti Türk halkına ve dünyaya hak ettiği şeklide yansıtılmasını amaçlayan bir sinema sineması çektim. Bir periyot sineması olan ‘RENKLERDE KAYBOLAN HAYAT’ Türk ressamı Fikret Mualla Saygı’nın hayatını gerçekçi bir halde yakın arkadaşı, ünlü müellifimiz edebiyatçı, gazeteci-yazar Hıfzı Topuz’un transferleri ve Fikret Mualla hakkında şahsen yapmış olduğum yıllar süren araştırmalara dayanmaktadır.
Ben bir Türk sanatkarı olarak Fikret Mualla’ya olan misyonumu yerine getirdiğimi sanıyorum. Şu ana kadar Devlet’ten ya da rastgele bir kuruluştan bir dayanak almadan yalnızca kendi gayretlerimle ve projeye maddi karşılık beklemeden katkı sunan Ali Poyrazoğlu, Bedri Baykam, Okan Bayülgen, Şebnem Schaefer, Selen Gorguzel Alkan, Bora Gencer, Mehmet Tokat, Oznur kula, Bulent Seyran üzere daha bircok çeşitli aktör ve sanatkarların, kostümleri sağlayan by retro, sanat direktörümüz Hakan Vardar’ın takviyeleriyle yaptım, buraya kadar getirebildim. Bu sinema, Fikret Mualla’nın yanı sıra Cumhuriyet’in birinci nesil kıymetli sanatkarlarını da ele alan bir projedir. Yarım asırdan fazla süren bu periyot 1903-1967 yılları, Turkiye’de ve Avrupa’da değerli anlar yaşanmaktadır. Ve vakit zaman Türk ve Dünya sanat tarihinin unutulmaz isimleriyle karşılaşacağız. Tıpkı devirdeki bu ünlü sanatkarların Fikret Mualla’nın yaşantısına nasıl yansıdığını acı ve tatlı yanlarıyla şahit olacağız. Bu kıymetli isimlerin kimileri, Pablo Picasso, Marlene Dietrich, Abidin Dino, Bedri Rahmi Eyuboglu, Nazım Hikmet, Semiha Berksoy, Arif Dino, Fikret Adil, Elif Naci, Hale Asaf, Neyzen Tevfik, Avni Arbas ve Hıfzı Topuz üzere birçok aydın ve sanatçıdır.
Uzun yıllardır Hollywood sinemalarında özel efektlerden aldığım tecrübe ve usta sinema yapımcılığı anlayışıyla aslında büyük bir bütçe olması gereken bu devir sinemasını, kendi sanat anlayışı içinde daha az bir bütçede halletmeyi tasarlamış ve uzun yıllar almasına karşın üstte ismini zikrettiğim bedelli Türk sanatçı ve oyuncuların verdiği dayanaklarla başarmış bulunmaktayım.
Ben uzun yıllar evvel Hoş Sanatlar Fakültesi’nde okumaya başladığım tarihlerde Fikret Mualla ismini duymuştum. Araştırmaya başladım. Yurtdışında yaşamış bu renk ve desen ustasına hayran kaldım. Bu sineması yapmak istememin asıl nedeni, onun sanatını bütün dünyaya daha açık ve tereddütsüz sunmak, bu ressamımızla gururla övünerek bahsetmek, ayrıyeten onun üzere sanatkarların ortak problemlerini anlatmak, bu dahi insanı tarihte ve toplumsal algımızda hak ettiği yere getirmektir. Fikret Mualla yaşadığı müddet içinde daima yanlış anlaşılmış ve toplumdan, sanat dünyasından dışlanmıştır. Bu durum, zati bütün sanatkarların kaygılı düşüdür. Yanlış anlaşılmak. Ülkesini, yurdunu, milletini ve Atatürk’ünü çok seven bu insan yalnız bir biçimde ölmüş ve kimsesizler mezarlığına gömülmüştür. Bir mühlet sonra kıymetini bilen onu anlayan kimi yakın arkadaşları ve devlet adamları sayesinde mezarı (kemikleri) 1974 yılında Türkiye’ye getirilmiş, ünlü sanatçımıza fakat bu türlü sahip çıkılmıştır.
Ben Bir Türk sanatkarı ve vatandaşı olarak daima sorarım kendime, Bugün bütün Dünya bir Van Gogh’u bilir de, Batı da ismi ‘Turkish Van Gogh’ diye anılan bu Türk Ressamı Fikret Mualla’yı neden bilmez?”