İktidarın “cemaat” diyerek FETÖ’yle birlikte yürüdüğü yıllarda; askerlere, aydınlara, müelliflere, gazetecilere birçok kumpas kuruldu.
Bu süreçte çok insan özgürlüğünden ve canından oldu.
Söz konusu kumpasların mağdurları ise yaşananları unutturmamak, toplumsal hafızayı canlı tutmak için örgütlenerek KUMPASDER’i kurdular. Başkanlığına da, “Hukuksuzluk sürecine hukuk ismine hürmet göstermektense”, canından vazgeçmeyi tercih eden kumpas şehidi Yarbay Ali Tatar’ın ağabeyi Ahmet Tatar’ı seçtiler.
Ve biliyorsunuz…
9 yıl evvel olduğu üzere bugün de Odatv’ye bir operasyon yapıldı.
İlk olarak Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın söylediği, sonrasında yurt dışı basınında yer alan, Türkiye’de toplumsal mecralarda paylaşılan, Meclis kürsüsünden milletvekilinin açıkladığı ve medyada yer alan MİT şehidi haberini, tüm bu süreçlerden günler sonra haber yapma nedeniyle gazeteci Barışlar cezaevinde tutuluyor. Üstelik birlikte kalmalarına dahi müsaade verilmeyerek, üç aydan fazladır tecrit altındalar.
Barışlar’ın tutuklanmasına reaksiyonlar sürerken, her geçen gün destek iletileri da artıyor.
MEKTUP GÖNDERDİLER
Bu süreçte KUMPASDER de 4 Haziran’da Silivri’ye gönderdiği mektuplarla Barışlar’ın yanında olduğunu belirtti.
Barış Terkoğlu’nun ve Barış Pehlivan’ın yanıtı ise iki gün evvel KUMPASDER Lideri Ahmet Tatar’a ulaştı.
Barış Terkoğlu, mektubunda, “Sevgili dostlar, 9 yıl evvel bu cezaevinde bizimle birlikte Kaşif Kozinoğlu da vardı. Afgan dağlarından getirip, tutukladılar. Hayatını gazete sayfalarında didik ettiler. Daha yargılamadan mahkûm ettiler. Artık bunu yapanlar, bir ikiyüzlülükle Anadolu’nun hoş topraklarında yatan bir şehidimizi yazdık diye tutukladılar”diye belirtirken, Barış Pehlivan da, “FETÖ’nün bu topraklara ihanetini nasıl çok evvelce ortaya çıkardıysak, geleceğin FETÖ’sü olmak için can atanları da deşifre ettik. Böylelikle bu ateşten gömleği giyen gazetecilerin Türkiye’deki yazgısını ikinci kere yaşadık. Lakin biliyorsunuz ki, böylesi hukuktan uzak siyasi davalar, gücünü biraz da kamuoyu takviyesinden yahut sessizliğinden alır. Buradan görüyorum ki, bu defa halkı kandıramadılar ve yaşadığımız adaletsizliğe karşı birinci günden bu yan ses yükseliyor” diye tabir etti.
Tatar, Terkoğlu’nun 26 Mayıs tarihli mektubunu şu sözlerle paylaştı:
“Bu sabahın en hoş süprizi, postacının getirdiği, pulsuz Silivri mektubu oldu. Sevgili Barış Terkoğlu’nun elinden çıkan, yüreğinden kopup gelen cümleleri, sözlerini tekraren okudum ve bütün Kumpasder Ailesi ile paylaştım. Bugün büyük usta Nazım Hikmet’in Hak’ka yürüyüşünün 57. yıldönümü. Onu bir sefer daha anarken, bu vatana ve özgürlüğe olan aşkla bağlılığımızı, hukuka, adalete; ırķ, din, lisan demeden bütün insanların kardeşliğine olan inancımızı bir sefer daha haykırıyor; gazetecilikten öbür hiç bir kabahati olmayan, başta Barışlarımızın, Hülyamızın, Muratımızın ve tüm gerçek gazetecilerin özgürlüklerine kavuşmalarını bekliyor ve diliyoruz.”
“BOYUN EĞMEYECEĞİZ”
Barış Terkoğlu ise mektubunda şunları yazdı:
“Sevgili Kumpas-Der Ailesi; Değerli mektubunuz beni yalnız geleceğe dair daha keyifli kılmakla kalmadı, geçmişin yaşanmışlıklarını tekrar düşünmemi sağladı. 9 yıl evvel bu cezaevinde iktidarın takviyesiyle, FETÖ’nün kumpaslarıyla hapsedilmiş yurtseverler vardı. Biz de onları savunurken, onların ortasına katılmıştık. Tahminen sıkıntı çektik, ancak madalyamız oldu. Yeterli ki oradaydık dedik. Sizler, o gün kumpasa uğramış olanlar ve onların en yakınındakiler, yaşananları çok uygun biliyorsunuz. Ne keyifli ki size, bir boşvermişliğe teslim olmadınız. Uğradığınız haksızlıkları şahsî bir hesaplaşma değil, ülkenin daha adil olması için ödenmiş bir bedel olarak gördünüz. İntikamcı olmadınız, lakin unutmadınız da. Mazlumlara yapılan haksızlıklara karşı hukukla mukabele ettiniz. O gün sizi dinlemeyenler geç de olsa doğruda durduğunuzu gördü. Keşke tarihten bir ders alabilselerdi… Çünkü adaletsizliği ortadan kaldırmanın en hoş, en kalıcı, en muteber yolu adalettir. Adaletsizlik diğerlerine ziyan verince buna takviye verenler, kendilerine ucu dokununca eski sistemi yeni ellerle tesis ettiler. Cumhuriyet hukuku bu kere öteki tarikatlarla, cemaatlerle, çetelerle anılır oldu. Bizim hissemize yeniden hapishane düştü. Sıkıntı da olsa, onurluyuz. Eminim dün nasıl çıktıysak, bugün de o denli çıkacağız. Sevgili dostlar, 9 yıl evvel bu cezaevinde bizimle birlikte Kaşif Kozinoğlu da vardı. Afgan dağlarından getirip, tutukladılar. Hayatını gazete sayfalarında didik ettiler. Daha yargılamadan mahkûm ettiler. Artık bunu yapanlar, bir ikiyüzlülükle Anadolu’nun hoş topraklarında yatan bir şehidimizi yazdık diye tutukladılar. Siz biliyorsunuz, bir nizam lakin çökerken bu türlü azgın bir hukuksuzluk nizamına yuvarlanır. Elbette bunların nedenini biliyoruz. İstiyorlar ki, uslanalım. İstiyorlar ki, susalım. İstiyorlar ki, kör olalım. Lakin biz yüz yıllık bir esaret bedeli de olsa boyun eğmeyeceğiz. Eminim ki, bu vatan gayretidir, hak davasıdır, hürriyet gayretidir. Onu da lakin vazgeçmeyenler kazanır. O güne kadar vereceğimiz çabada yanımızda olacağınızı biliyorum. Yaptığınız açıklamayı savunmamda da kullanacağım. Bir defa daha teşekkür ederim. Mavi göğün altında, ıslak toprağı üstünde kucaklaşmak üzere. Sevgiyle…”
“BU SEFER HALKI KANDIRAMADILAR”
Barış Pehlivan ise, KUMPASDER’e hitaben şunları yazdı:
“Sevgili KUMPASDER üyeleri, bu dört duvar ortasında tek başına tutmalarındaki emel, insanın kendisini yalnız hissetmesini ve böylelikle başın içini, ruhu, geleceği cezalandırmak. İşte böylesi bir kirli oyunu sizin üzere Türkiye’de çabanın simge isimleri bozuyor. Yazdığınız mektuptaki her harf, bu duvarların ötesini görmemi, koğuşumun kalabalıklaşmasını, hayallerimizin büyümesini sağladı. Sağolun! Biliyorsunuz, FETÖ’nün bu topraklara ihanetini nasıl çok evvelce ortaya çıkardıysak, geleceğin FETÖ’sü olmak için can atanları da deşifre ettik. Böylelikle bu ateşten gömleği giyen gazetecilerin Türkiye’deki yazgısını ikinci defa yaşadık. Lakin biliyorsunuz ki, böylesi hukuktan uzak siyasi davalar, gücünü biraz da kamuoyu takviyesinden yahut sessizliğinden alır. Buradan görüyorum ki, bu defa halkı kandıramadılar ve yaşadığımız adaletsizliğe karşı birinci günden bu yan ses yükseliyor. Kuşkum yok ki, bu kara günler de geçecek. Tahminen bizim hapsedilmemiz, gerçeklerin daha çok kişi tarafından öğrenilmesine vesile olacak. Bunların farkındayım ve o yüzden umutluyum. Düşlediğimiz özgür ve adil gelecekte buluşmak dileğiyle.”