Muhafazakar toplulukta son devirde ortaya çıkan partiler, tartışılmaya devam ediliyor. Lüks ve şatafatın ön planda olduğu partilerle ilgili tartışmaya Ulusal Görüş’ün yayın organı Ulusal Gazete müellifi Abdülaziz Kıranşal da dahil oldu.
Kıranşal, “Muhafazakâr Müslümanlarda unsur bağımlılığı krizi” başlıklı yazısında sert tenkitlerde bulundu.
“MAKAMA, MEVKİYE, KOLTUĞA, LÜKS VE GÖSTERİŞE BAĞLANMIŞ MÜSLÜMANLARI KİM TEDAVİ EDECEK”
Milli Gazete muharriri Kıranşal şu tabirleri kullandı:
“Esrar, eroin, alkol ve unsur bağımlısı Müslümanları AMATEM’e götürüp tedavi ettirdik diyelim pekala ya bizim mala, makama, mevkiye, koltuğa, lüks ve gösterişe, dünyaya yani hususun şahsen kendisine bağlanmış Müslümanları kim tedavi edecek?
Köşklerde ‘Baby Shower’ mevlitlere oluk oluk para akıtan, düğün sonrası ‘After Party’leri’ ihmal etmeyen, ezanla karışık müzikler çalarken gelinle damadın kesinlikle bir merdivenden aşağı indiği, İngiliz kraliyet balosunu bile geride bırakan düğünlere özenen, lüks yatlarda beyaz elbiseleriyle doğum günü partisi kutlamaya alışan, gösteriş düşkünü, dünya ve unsur bağımlısı Müslümanları kim tedavi edecek?”
“BU DÜNYAYI KÜÇÜK BİR CENNETE ÇEVİRMEYE ÇALIŞAN KONFOR VE UNSUR BAĞIMLISI MÜSLÜMANLARI KİM TEDAVİ EDECEK”
Abdülaziz Kıranşal, yansısını şöyle sürdürdü:
“Marka başörtüleri, siyah gözlükleri, yüksek topukları ve lüks jipleriyle gecelere akan, bir konser biletine milyarlar saçan, hiçbir tesettür defilesini kaçırmayan, kıymetli telefonlarıyla tik tok görüntüsü çeken, tüm özel hayatlarını Instagram’a açan, kınadığımız ne varsa başına İslami ibaresini koyarak yapan, bayanın kocasına bir dilim kek, bir bardak çay vermesine bile itiraz ederek feminizmin kurucularını bile hayretler içerisinde bırakan, marka ve lüks bağımlısı tesettürlü Müslüman kızlarımızı kim tedavi edecek?
VIP umreden aşağı kabul etmeyen, Zemzem Towers’dan aşağı konaklamayan, rezidansların ve özel güvenlikli sitelerin dışında yaşayamayan, yurtdışı tatillerini ihmal etmeyen, yalnızca zenginlerle oturup kalkan ve bu dünyayı küçük bir cennete çevirmeye çalışan konfor ve husus bağımlısı Müslümanları kim tedavi edecek?
Efendimizin (s.a.s.), ‘Bir sürüye salınan iki aç kurdun sürüye verdiği ziyan, kişinin mal ve onur (makam, mevki, itibar) hırsıyla dine verdiği ziyandan daha fazla değildir’ (Tirmizi) hadisinde uyardığı üzere oturduğu makamı korumak yahut daha üst bir makama gelebilmek için sürüye dalan bir kurt üzere etrafında kim varsa boğup parçalayıp bir kenara atan, dişinin geçmediği hiçbir makam, lisanının değmediği hiçbir dünyalık bırakmak istemeyen koltuk bağımlısı Müslümanları kim tedavi edecek?”
“MAKAMA GELEBİLMEK İÇİN GEREKİRSE AHLAKINI, ADALETİNİ, MERHAMETİNİ VE BEDELLERİNİ BİLE GÖZDEN ÇIKARABİLEN…”
Abdülaziz Kıranşal yazısında şunları kaydetti:
“Makam otomobilsiz, sekretersiz, özel kalemsiz, muhafazasız yaşayamayan, koltuğu elinden alınınca kriz üstüne kriz geçiren, küçük bir müdürlük için bile aşındırmadık kapı bırakmayan, gurur ve prestiji malda, makamda ve parada gören, bunları kaybedince de prestijini kaybettiğini zanneden, tekrar bir makama gelebilmek için gerekirse ahlakını, adaletini, merhametini ve pahalarını bile gözden çıkarabilen makam bağımlısı Müslümanları kim tedavi edecek?
Asıl işi bu problemlere deva üretmek olması gerekirken devlet dayanaklı projeleri kovalamaktan, protokol fotolarına girmek için çırpınmaktan, vekillerle, bürokratlarla yapılan üst seviye ve çok değerli toplantılardan vakit bulamayan, İslami çalışmaların yalnızca para ve güçle yapılabileceğine iman etmiş, ismi sivil kendi resmi bir kısım STK’larımızı kim tedavi edecek?
“MÜSLÜMANLARIN, TÜM BU OLUP BİTENE, LÜKSE, İSRAFA, GÖSTERİŞE, UMARSIZLIĞA, PERVASIZLIĞA BAKARAK DİN VE DİNDARLIKLA İLGİLİ YAPTIKLARI SORGULAMALARINA KİM YANIT VERECEK”
Peygamberimizin (s.a.s.) açlıktan karnına taş bağladığını anlatırken bile para kazanabilen, İslam’ın ana prensiplerini ve hatta yazgısı bile inkâr edebilecek cürette olmasına karşın haramlarla, faizle, haksızlıklarla, adaletsizliklerle ilgili gıkını bile çıkaramayan, statükoyu devam ettirmek ve kazanımlarını kaybetmemek ismine kendini bile kaybeden bir kısım hocalarımızı kim tedavi edecek?
Ve en berbatı de bir taban fiyatla on nüfus geçindirmeye çalışan, çocuğunun okul masraflarını bile karşılayamayan, parasızlıktan evlenemeyen, borç batağında inim inim inleyen garip Müslümanların, tüm bu olup bitene, lükse, israfa, gösterişe, umarsızlığa, pervasızlığa bakarak din ve dindarlıkla ilgili yaptıkları sorgulamalarına kim yanıt verecek?
Hiç kimse kusura bakmasın! Bu gidişatımız gidişat değil. Bu dünya sevgisi, bu unsur bağımlılığı, bu vehn krizleri hepimizi mahvetti.
Efendimizin (s.a.s.), ‘Sizden evvelkileri mal sevgisi helak etti. Bu sevgi onlara akrabalarıyla ve dostlarıyla ilgiyi kesmeyi emretti. Kestiler. Cimriliği emretti. Cimrileştiler. Günahı emretti. Girdiler. Zulmü emretti. Yaptılar. En sonunda da helak oldular’ (Camiu’s-sağir) ihtarına muhatap olmadan derlenip toparlanalım.”