Türkiye, son devirde muhafazakar zenginlerin yaptıkları kutlamaları konuşuyor.
Sosyal medyada sıklıkla paylaşılan, bekarlığa veda, kına gecesi, düğün, mevlid üzere tertiplerde, lüksün ön plana çıkarılması dikkat çekiyor.
“İNSTATÜRBAN BAYANLAR COŞUYOR…”
Yeni Şafak muharriri Fatma Barbarosoğlu ise, bugünkü köşesinde, “DİB hiç bilmediği hayatlara vidyo hazırlıyor, İnstatürban bayanlar coşuyor” başlıklı dikkat çeken bir yazı kaleme aldı.
“Mahremiyetin sonlarını kavrayamamış zihinler, ‘kanalıma güzel geldiniz’ diyor en mahrem sahneler eşliğinde” diyen Barbarosoğlu, “Tesettürün biçim kaidelerini yerine getirip ruhunu süpürmüş olan ‘instatürban kadınlar’, hayatlarını 7/24 şeffaf sindirim olarak ‘kanalından’ yayınlayıp fenomenleşiyor” dedi.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hazırladığı ve paylaştığı kamu spotunu da eleştiren Barbarosoğlu, “Evinden dışarı çıkmayan, erkeklerle birebir ortamı paylaşmaktan beri duran, lakin bütün dünyaya, meskeninin her köşesini, yatak odasının kapısını dahi açan ‘yeni kadın/instatürban’ların ‘yeni yuva’ anlayışından bihaber DİB, toplumsal medya bağımlılığı üzerine vidyo hazırlamış. Kime hazırlamış? Bağımlılığın, israfın, gösterişin, hasedin tabanını bulmuş, mahremiyeti açı açı imha etmiş instatürbanlılar için mi” diye sordu.
Barbarosoğlu, “Neoliberal dönemin/ekonominin bütün kodlarını/çarpıklıklarını aşkla içselleştirmiş, her anına törensel zevk ve aksiyon katan yeni güçlü fenomenler, aklı başında olanların aklını ve kalbini yoruyor” derken, “instatürbanlılar”ın eşlerine de, “Şallı kızları lisanlarına dolayan hacılar, hocalar, ağabeyler, amcalar! Siz instatürban fenomen eşi olmak ne kadar sıkıntı hiç düşündünüz mü” diye de ekledi.
İşte Fatma Barbarosoğlu’nun o yazısı:
“Dindarlar, akıllarını/idraklerini ellerindeki telefona infak edince, ekran ile imtihan çetin geçiyor.
Suret yasağının ruhunu, mahremiyetin sonlarını kavrayamamış zihinler, “kanalıma güzel geldiniz” diyor en mahrem sahneler eşliğinde.
Tesettürün hal koşullarını yerine getirip ruhunu süpürmüş olan instatürban kadınlar”, hayatlarını 7/24 şeffaf sindirim olarak “kanalından” yayınlayıp fenomenleşiyor.
Saç zımnî, uzun kıyafet ile vücut gizli, ful makyaj ile yüz sınırları olabildiğince parıltılı…
Eşler her daim fon olmaya hazır ve nazır, ne de olsa onlar paranın kaynağı.
Evinden dışarı çıkmayan, erkeklerle birebir ortamı paylaşmaktan beri duran, lakin bütün dünyaya, meskeninin her köşesini, yatak odasının kapısını dahi açan “yeni kadın/instatürban”ların “yeni yuva” anlayışından bihaber DİB, toplumsal medya bağımlılığı üzerine vidyo hazırlamış.
Kime hazırlamış?
Bağımlılığın, israfın, gösterişin, hasedin tabanını bulmuş, mahremiyeti açı açı imha etmiş instatürbanlılar için mi?
DİB ruhunu kavrayamadığı sorun için, hiç bilmediği hayatlara mihmandarlık yapmaya kalkınca, “ağzı olan konuştu” şüphesiz. Ağzı olup konuşanlar da en az DİB kadar temelinde neye karşı olduklarını bilmeden konuştu.
Neoliberal dönemin/ekonominin bütün kodlarını/çarpıklıklarını aşkla içselleştirmiş, her anına törensel zevk ve hareket katan yeni varlıklı fenomenler, aklı başında olanların aklını ve kalbini yoruyor.
Truman Show’un Dubai efektli Türkiye versiyonu instatürbanlar; akletmeden yaşayanları “kıskananlar çatlasın” mutluluğuna gark ederek, Orhan Veli’nin “Bir elinde cımbız bir elinde ayna umurunda mı dünya” mısraını “Bir elinde kamera bir elinde ayna umurunda mı dünya” olarak güncelleyerek, reaksiyon almaya devam ediyorlar. Onlar seyirci istiyor ve her reaksiyon binlerce yeni seyirci inşa ediyor.
Her bölüm, “yeni kadın”a kendi ruhundan üflüyor. Buraya kadar tamam da… Bu “yeni kadın”a eş olan “yeni erkekler” kim! Paraya para demeyecek lüks harcamalarına, eşlerinin savurup saçma özgürlüklerine güç yetiren… Lakin kendilerini bir özne olarak inşa etmeye gelince işte orada çaresizliğin tabanını bulan, kendilerinden “yeni” sıfatı esirgenen “yeni kadın”ın yanındaki o sükutu kendine zehir genç erkekler…
Şallı kızları lisanlarına dolayan hacılar, hocalar, ağabeyler, amcalar! Siz instatürban fenomen eşi olmak ne kadar güç hiç düşündünüz mü?
Eşine “takipçi” olmuş bütün o kitle için, susarak ve gerektiğinde yalnızca tebessüm edip onaylayarak var olmak…
Niye düşüneceksiniz ki sonuçta instatürbanlar “çalışma” günahından beri olduğuna nazaran yaptıkları her şey “beğeni” konusu…”