New York’ta görülen Halkbank davasında bilhassa Reza Zarrab’ın tanıklığı sırasında mahkeme salonundan paylaştığı anlık Twitter bildirileriyle Türkiye’de tanınan Amerikalı gazeteci Adam Klasfeld, “AKP’nin ABD’deki lobi faaliyetleri” ile ilgili son haberiyle yeniden gündem oldu.
Haberini, FETÖ ismine hazırlamakla suçlanan Klasfeld, VOA Türkçe’ye (Amerika’nın Sesi) yaptığı açıklamada, “Gülenci değilim” dedi; haberini kamuya açık kaynaklardan hazırladığına dikkat çekti.
“LOBİ FAALİYETLERİNİ” HABERLEŞTİRMİŞTİ
Amerika’nın Sesi’nden Dilge Timoçin’in haberine göre, 2014-2018 yılları ortasında AKP ile irtibatlı en fazla paranın ödendiği beş şirketi tespit etmek gayesiyle Adalet Bakanlığı’nın yabancı lobi faaliyetlerine ait bilgi tabanını inceleyen Klasfeld, Trump’ın yakın etrafına kadar uzanan lobi faaliyetlerini haberleştirmişti.
Klasfeld, araştırmasına, Halkbank’ın “kara para aklamak ve dolandırıcılık” dahil olmak üzere altı başka hususta suçlandığı iddianamenin açıklanmasından bir gün sonra lobi kümesi Ballard Partners’ın Halkbank’la mukavelesini sonlandırması üzerine başladığını söyledi.
“BU ŞİRKET EN GÜÇLÜ VE EN TESİRLİ LOBİ GRUBU”
Adam Klasfeld, “İddianamenin açıklanması üzerine yaşanan birinci şey Ballard Partners’in Halkbank’ı temsil etmeyi bırakması oldu. Bunu incelemeye başladım ve gördüm ki Trump idaresindeki Washington’da bu şirket en güçlü ve en tesirli lobi kümesi. Bu da beni öteki lobicileri incelemeye itti. Daha derine indikçe Türk hükümeti ve ilgili kurumlardan lobi şirketlerine yaptıkları harcamalarda büyük bir patlama olduğunu farkettim. Bu şirketlerin bilhassa Lider Trump’la kontaklı olduğunu gördüm. Mesela Ballard’ın başında Trump’ın en büyük bağışçılarından biri var. Bunlar tabi kayıt altındaki lobi firmaları. Yani daha evvel bakılmamış bir araştırma alanıydı. Kamu kayıtları da ortadaydı. Aslında açıkta olan bilgileri birleştirmek kalıyordu geriye” dedi.
“ANKARA’DAN ŞİMDİ REAKSİYON ALMADIM”
Türkiye’de hakkında “FETÖ için Türkiye’nin ABD’deki lobi kaynakları çalışması yaptığı” haberleri çıkan Klasfeld, Ankara’dan şimdi bir reaksiyon almadığını söyledi: “Haberde husus edilen birçok kurumdan yorum istedim fakat kimilerinden geri dönüş olmadı. Haberimin Türkiye’de dikkat çektiğinin farkındayım ve araştırmam hususla ilgili amaç kitleye ulaştığı için de müteşekkirim. Lakin Türk hükümeti özelinde bir geri dönüş olmadı. Lakin reaksiyonlarının ne olduğunu duymayı hakikaten istiyorum” biçiminde anlattı.
“ABSÜRT BİR SUÇLAMA”
Adam Klasfeld, “FETÖ ile ilişkisi olduğu” savları konusunda da, “Hayır Gülenci değilim. Bu çok saçma açıkçası absürt bir suçlama. Birilerinin hoşlanmadığı şeyleri yazdığınızda CIA’ci Gülenci ilan edilmek üzere bir durum var. Bunu artık anlıyorum. İstek Sarraf davasını, Halkbank davasını takip ettim, Türkiye’de işlerin nasıl yürüdüğünü daha yeterli görmeye başladım. Bu nedenle bu çeşit suçlamalara araştırılması gereken ve gerçekleri yansıtan ithamlar olarak değil gerçekleri ortaya çıkaran birini sindirme prosedürü olarak bakıyorum,” dedi.
“BUNDAN SONRA NE OLACAĞI HALKBANK’A BAĞLI”
Adam Klasfeld, Halkbank aleyhine 15 Ekim’de açılan ve altı suçlamanın getirildiği ikinci davaya bankadan iştirak olmamasıyla ilgili durumu “garip bulduğunu” söyledi.
Klasfeld, “Bundan sonra ne olacağı Halkbank’a bağlı. Şu anda şöyle garip bir durum yaşıyoruz: Halkbank avukatları duruşmaya geliyor ancak ‘Biz buraya müvekkilimiz ismine gelmedik’ diyorlar. Şayet duruşmaya katılmazlarsa, savcılar esasen hakimin yaptırım yetkisi olduğunu söylüyor. Süreç bu tarafa gidebilir. Bir diğer yol da Halkbank’ın nihayetinde duruşmaya katılması. Burada kendilerini savunabilecekleri bir dava var. Tüm problem duruşmaya gelmeleri” diye konuştu.
Halkbank’la ilgili yeni iddianamede, ABD’yi dolandırmak için komplo kurmak, Memleketler arası Acil Ekonomik Güç Yasası’nı ihlal etmek için komplo kurmak, bankacılık dolandırıcılığı, bankacılık dolandırıcılığı yapmak için komplo kurmak, kara para aklamak ve kara para aklamak için komplo kurmak suçlamaları yöneltiliyor.