Bayan güreşçiler

Aydınlık gazetesi müellifi Şule Perinçek, bugünkü “Kadınlar da güreş fiyat hem de her alanda” başlıklı yazısında, Dede Korkut efsanelerinden Bamsı Beyrek'le Banu Çiçek'i anlattı.  

Şule Perinçek, “Bütün Banu Çiçeklerin ve Bamsı Beyreklerin gönülleri bir, gelecekleri aydınlık, bahçeleri elma dolu olsun dileklerimle…” diye yazdı.

İşte o yazı…

Hep söyleriz. Yatar kalkar ezber ederiz. Emperyalist kültürle donanmış bir kişi emperyalizme karşı gayret edemez. Dinlediğiniz müzikten, giysi kuşamınıza ömür stilinize kadar kıymetlidir. Zati bunun için ayağınıza o prangalar vurulur. Bir yandan cepheye koşarken bir yandan da bu zincirlerden kurtulma ve diğerlerini da kurtarma gayreti verirsiniz. Bakmayın, emperyalizm de akıllıdır. Onun için de bu varlık problemidir. Kulağınızdan girer, beyninize işler.

Amaan çek bi duman… sen mi dünyayı kurtaracan! Onu ye! Bunu iç… Tek taşa takıl! Otomobilin markası, ayakkabının kırmızı tabanı… Vücudunu sergile! Ederini arttır! Başını aç ya da kapat lakin vilayetle de beynine kilit as. Bayan hakları de, vur erkeğin beline kazmayı. Birbirinin gözünü oy, benim yaptığımı görme. Al sana örgü ve şiş, oyalan dur. Ayağının altından üreten toprağını çekip almışlar, yollarının altına iş makineleriyle bomba döşemişler… umurunda mı dünya!

Yalancıktan etraf de etraf diye tuttur, vur beline kazmayı kendi iktisadın… bağır çağır şovlar, aman ne hoş ve de özgür dünya… Ohhh rahatla…

Üretim mi o da ne? Filan marka peynir ithal…

Çok daralırsan kaç git, Londra'ya. Ha daha yakında Yunanistan'da, AB'nin oyuncak çocuğu borç batağında nasıl olsa, orada kelepir adalar bile var diyoolar…!

AYAĞINDA PRANGA MI ÇARIK MI

Ama sizin yüreğiniz öteki türlü çarpıyor.

İlle de Ya İstiklâl! Ya İstiklâl! Diyorsanız…

İşte o vakit emperyalizmi alt edebilmek için koşmanız gerek. Ta Dumlupınar'dan İzmir'e kadar. Yetmez Mudanya'ya… Ayağınızda, vatandaki her haneden toplama çarıkla kolay koşarsınız, nefesiniz kâfi de artar bile.

O vakit o prangaları atacaksınız.

Hem de attıracaksınız ki çok olasınız.

Başarı için koşul.

Teferruatlara takılmayacaksınız. Aklın ve yüreğin yolu bir diyeceksiniz.

Sabah sabah nereden geldim buraya?

Cenge masraf üzere, silahlarımı kuşandım…

TRT VE BAYAN VE SPOR

Ahmet Gülümsüyen, Yeni Akit'teki Korona, “TRT ve bayan güreşi!”yazısında “Hayatın içinde ve her basamağında, bir imtihandan geçiyoruz” diyor ve devam ediyor “içinde bulunduğumuz süreçte bilerek yahut bilmeyerek, spor aracılığıyla toplumun kıymetleriyle uyuşmayan uygulamalarda topluma ‘enjekte’ edilmeye çalışıyor…”

Ben de sporun yozlaşmasına oldum muhtemel karşıyım. Hiç para ve modellerle bir ortaya getiremem. Ondan ibaret göremem. Spor demek sırf vücut sıhhati değil. Hakikaten sağlam baş demek. Bir kültür. Asya ve Anadolu atadan dolup taşıyor. Bin çeşidi var bin yıllardır.

Gülümsüyen, devam ediyor: TRT ekranlarına taşınan Sultan isimli Hint sineması, toplumumuzun ulusal ve manevi kıymetlerine bağdaşmayan içeriğiyle dikkat çekiyor. (…) “Aarfa isimli genç kızın öyküsünü alan Sultan sinemasında, iki lokal güreş efsanesinin karşı karşıya gelmesi, tomurcuklanan aşk, hayaller ve dilekler mevzu ediliyor…” (…) “TRT ne yapıyor! Bayan güreşini sevdirmek ve yaygınlaştırmak isteyen Dangal’dan sonra bir öbür Hint sineması Sultan’ı gösterime sokmakta tereddüt etmiyor. Toplumumuzun inanç, ahlak ve kültür bedelleriyle bağdaşmayan, manevi çöküntüyü tetiklemek için muhakkak bir anlayışın başlayıp, spor ismi altında yaygınlaştırılan ‘rezalet-çirkinliğe’ devlet televizyonun alet edilmesi, kabul edilecek bir durum değil.”

Neden?

‘Kût’ül Amâre, Diriliş Ertuğrul, Payitaht Abdülhamid dizileri varken bu nereden çıktı diyor. Sonra da “bir akademisyenden” gelen yazıdan aktarıyor “Koskoca Türk tarihinde kaç bayan güreş yapmış. Toplumumuzun bayan güreşine bakışı ne?” Onun cevabını Dede Korkut veriyor.

Ama temel bizce de kıymetli olan soru gerisinden geliyor:

“Azınlık çoğunluğa mı hükmediyor, yoksa çoğunluk azınlığa hükmedemiyor mu? İnsan doğrularıyla yaşayıp doğruları mı söylemeli yoksa duruma nazaran mi hareket etmeli?”

DURUMA NAZARAN HAREKET NE OLMALI

Durum nedir?

Emperyalizme karşı dişe diş mücadele

dönemidir.

Doğru çaba devridir.

Aklın ve yolların birliği periyodudur.

Seferberlik günleridir.

Çoğunluk istekli cepheye yazılmıştır.

Kurban olduğum kahraman milletim!

Kadın ve erkeğin birlikte düşmanla güreş tutma ihtiyacı gelip dayatmıştır.

Tıpkı omuz omuza horon teptiği, halay çektiği üzere, karşılıklı başı dumanlı dağlara değercesine zeybek oynadığı üzere.

Kaplanlar üzere fileleri havalandırdığı, potaları delip geçtiği bayrağımızı en yüksek göndere çektirdiği üzere…

Hele de şu sıralar o kendini güçlü sanan taçlı-başlı virüsle; çocuğum, ailem bir yana vatandaşım bu yana deyip geceli gündüzlü güreş tuttuğu üzere…

Gerçekten başarmak istiyorsanız, buyurun meydane!!

Siz de çoğunluğa katılın.

Bir olun.

ATADAN YADİGÂR BANU ÇİÇEK VE BAMSI BEYREK'İN GÜREŞİ

O ismi muhakkak olmayan akademisyene sadece Türk değil, dünya kültür tarihinin başyapıtlarından birinden bir bellek tazelemesi: Dede Korkut efsanelerinden Bamsı Beyrek'le Banu Çiçek'in o ünlü karşılaşmaları! Ben ilgili kısmı alıyorum. Kesinlikle sizler de okuyunuz. Tadı damağınızda kalacak, hiç kuşkum yok.

“Çağırdılar Beyrek geldi. Banu Çiçek yaşmaktandı, haber sordu, der:

Yiğit, gelişin nerden?

Beyrek der:

İç Oğuz'dan.

İç Oğuz'da kimin nesisin

dedi.

Pay Püre oğlu Bamsı Beyrek dedikleri benim

dedi.

Kız der:

Peki ya ne yapmaya geldin yiğit

dedi.

Beyrek der:

Pay Piçen Beyin bir kızı varmış, onu görmeğe geldim

dedi.

Kız der:

O o denli insan değildir ki sana görünsün

dedi,

Amma ben Banu Çiçek'in dadısıyım, gel artık seninle ava çıkalım, şayet senin atın benim atımı geçerse, onun atını da geçersin. Hem seninle ok atalım, beni geçersen onu da geçersin ve hem seninle güreşelim, beni yenersen onu da yenersin.

dedi.

Beyrek der:

Pekala artık atlanın.

İkisi atlandılar, meydana çıktılar. At teptiler. Seyreğin atı kızın atını geçti. Ok attılar. Beyrek kızın okunu geride bıraktı.

GEL GÜREŞ TUTALIM

Kız der:

Bre yiğit benim atımı kimsenin geçtiği yok, okumu kimsenin geride bıraktığı yok, artık gel seninle güreş tutalım

dedi.

Hemen Beyrek attan indi. Kavuştular, iki pehlivan olup birbirine sarmaştılar. Beyrek kaldırır kızı yere vurmak ister, kız kaldırır Beyreği vurmak ister. Beyrek bunaldı, der:

Bu kıza yenilecek olursam, kudretli Oğuz içinde başıma kakınç, yüzüme dokunç ederler

dedi. Uğraşa geldi, kavradı kızı sarmaya aldı, göğsünden tuttu. Kız kocundu. Bu sefer Beyrek kızın ince beline girdi, sarma taktı, ardı üzerine yere yıktı. Kız der:

Yiğit Hisse Piçen'in kızı Banu Çiçek benim

dedi. Beyrek üç öptü bir dişledi, düğün kutlu olsun Han kızı diye parmağından altın yüzüğü çıkardı kızın parmağına geçirdi.

Aramızda bu nişan olsun han kızı

dedi.

Kız der:

Mademki bu türlü oldu, çabucak artık ileri atılmak gerek Beyefendi oğlu

dedi. Beyrek de

Ne olacak hanım, baş üzerine

dedi.

Beyrek kızdan ayrılıp konutlarına geldi. Ak sakallı babası karşı geldi, der:

Oğul olağanüstü olarak bugün Oğuz'da ne gördün?

Der:

Ne göreyim, oğlu olan evlendirmiş. kızı olan kocaya vermiş.

Babası der:

Oğul yoksa seni evlendirmek mi gerek.

Evet ya ak sakallı aziz baba, evlendirmek gerek

dedi.. Babası der:

Oğuz'da kimin kızını alıvereyim

dedi.

KIZ DEDİĞİN NASIL OLMALI

Beyrek der:

Baba bana bir kız alı ver ki ben yerimden kalkmadan o kalkmalı, ben kara koç atıma binmeden o inmeli, ben hasmıma varmadan o bana baş getirmeli, bu türlü kız alı ver baba bana

dedi. Babası Hisse Püre Han der:

Oğul sen kız istemiyorsun, kendine bir hempa istiyormuşsun, oğul galiba senin istediğin kız Hisse Piçen Beyefendi kızı Banu Çiçek'tir

dedi. Beyrek der:

Evet ya, evet ak sakallı aziz baba benim de istediğim odur

dedi.

***

Bütün Banu Çiçeklerin ve Bamsı Beyreklerin gönülleri bir, gelecekleri aydınlık, bahçeleri elma dolu olsun dileklerimle…