Barıştan Yanayız Oluşumu, Manisa’daki bir MİT çalışanının cenazesini haberleştirdikleri gerekçesiyle Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu ve Odatv Genel Yayın Direktörü Barış Pehlivan için bir bildiri yayınladı.
“Önce Sıhhat, Evvel Adalet!” başlığıyla yayınlanan bildiride “Adalet ararken kovulsa dahi ülkeden gitmeyecek bireyleri ‘kaçma şüphesi’ ve de ‘kamuoyunda yarattığı infial’ üzere maddede yeri olmayan bir münasebet ile tutuklamak, suçlanan kişiyi soruşturma müsaadesi oluşturulmadan gözaltına alıp, suça sebep gösterilen haber için ise tam 17 saat sonra ‘haberin kaldırılması talebinde’ bulunmak, böylelikle haberin tüm Türkiye’de okumasının sağlamak ise, bu operasyonu yapanların gerçek gayesini ortaya koymaktadır” denildi.
Açıklamanın tamamı şöyle:
Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan; TBMM’de şahsen bir milletvekili tarafından, “basın toplantısıyla ifşa edilen” bir “bilginin ifşası” suçlamasıyla, evvel gözaltına alınıp sonrasında da tutuklandı. Ergenekon ve Balyoz üzere kumpas dava süreçlerinden tanıdık bu metot ve FETÖ taktiği ile yeniden o günlerde olduğu üzere oluşturulan bu “torba”ya kısa müddette diğer gazeteciler de eklendi.
Barışları zindana atanlar da biliyor ki bu “suçlama” bir mazeret. Kendilerince bulunan bir “açık”tan faydalanma. Onların temel “suç”ları, tüm benlikleriyle içselleştirdikleri kurucu ideoloji ve Cumhuriyet kazanımları ile donanmış olarak, yolsuzlukların üzerine korkusuzca gitmeleri. Tetikçilik değil de gazetecilik yapmaları. Ülkeyi yöneten siyasi takımların bilinmeyen ajandalarına ve bu kapsamda palazlanan, kadrolaştırılan Pelikancıların “P Tipi” sistemine çomak sokmaları.
Terkoğlu’nun da dediği üzere: “Bu bir tesadüf değil. Bahtın makûs bir oyunu da değil. Şahsen benim seçildiğim bir soruşturma operasyonu. Planlı bir tezgâh. Benzerleriyle karşılaştığım bir kumpas.” Davet üzerine savcılığa giden Barış Pehlivan üzere, hâlihazırda her hafta savcılığa giden ve çağrılsa tekrar gideceği bilinen bir kişiyi sabah 4’te gözaltına almak, bundan 9 yıl evvel kumpas davalarda yaşanılanları hatırlatmaktadır.
Adalet ararken kovulsa dahi ülkeden gitmeyecek şahısları “kaçma şüphesi” ve de “kamuoyunda yarattığı infial” üzere maddede yeri olmayan bir münasebet ile tutuklamak, suçlanan kişiyi soruşturma müsaadesi oluşturulmadan gözaltına alıp, suça sebep gösterilen haber için ise tam 17 saat sonra “haberin kaldırılması talebinde” bulunmak, böylelikle haberin tüm Türkiye’de okumasının sağlamak ise, bu operasyonu yapanların gerçek maksadını ortaya koymaktadır.
Tüm dünyada olduğu üzere Türkiye’de de hayatı durduran Koronavirüs salgını ile tutukluluk hali daha da vahim bir hal almıştır. İddianamesi bile yazılmadan kumpas davalar çöplüğünde yerini alan bu soruşturma kapsamında, hem de koronavirüs riskine karşın tutukluluk durumunda ısrar etmek, onları yalnızca etraflarından ve insani haklarından değil, hayatlarından da tecrit etme riskini içinde barındırmaktadır. Zira genel cezaevi şartları ve Barışların koğuşlarında tek tek kaldıkları da düşünülecek olursa, salgının yayılması durumunda tutuklular için risk çok daha büyük ve ölümcül olacaktır. Düşünmek bile istemediğimiz birtakım durumların ortaya çıkmasının, “bumerang” üzere başta bu intikam operasyonunu yapanları vuracağını görmek için çok zeki olmaya da gerek yoktur.
Türkiye Cumhuriyeti iktisat, yargı ve sıhhat açısından tarihinin en kritik periyotlarından birini yaşamaktadır. Bu evrede ülkeyi yöneten siyasi iktidar, bir tercih yapmak zorundadır: Liyakat, yargı bağımsızlığı ve demokrasi mi? Yoksa en başta kendi iktidar ömründen çalan “klikler ortası çıkar savaşı”na seyirci kalmak mı? Barışlar konusundaki yaklaşım, gömleğin birinci düğmesinin yanlışsız mu yoksa yanlış mı düğümleneceğini görmemiz açısından kıymetlidir.
Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan’ı zindanlara atanlar anlamalı ki:
Halk meclisinde, en karanlık günlerde bile demokrasiye sırtını dönmeden “halk cumhuriyeti” formunda kurulan Türkiye Cumhuriyeti ve onun ilerici kazanımları; çok değil, 10 yıl sonra utanç müzesi olacak bir yalının karanlık odalarının suça bulanmış masalarına meze yapılamaz. Meze olmayacaktır da.
İktidar içi çıkar savaşlarının ülkenin altını oyduğu yerde gerçek barıştan, gerçeklerin korkusuzca lisana getirilebilinmesinden yanayız. Gerçekleri lisana getirme konusunda her geçen gün daha da bayraklaşan
Terkoğlu’ndan,
Pehlivan’dan,
Barış’tan, Barışlardan yanayız!
Bu nedenle bir an evvel adalet, her şeyden evvel sıhhat, insan sıhhati diyoruz!
Bu haklı talebe seyirci kalmanın vebali ağırdır, altında kalmayın!