Odatv Genel Yayın Direktörü Barış Pehlivan, Odatv Haber Müdürü ve Cumhuriyet gazetesi müellifi Barış Terkoğlu ile gazeteci Hülya Kılınç, daha evvel GÜZEL Parti Milletvekili Ümit Özdağ tarafından açıklanan MİT mensubu şehidimizin cenaze merasimine ait yayımlanan haber gerekçesiyle tutuklandı.
Odatv, şehit MİT mensubunun kimliğini ifşa etmedi.
Odatv haberinden bir hafta evvel, TBMM'de basın toplantısında; şehidimizin adı-soyadı, vazifesi, nasıl şehit olduğu açıkça söylendi, yazıldı.
Buna karşın, algı operasyonu yürütüldü.
Yeniçağ gazetesi muharriri Murat Ağırel ile Yeni Hayat gazetesi Genel Yayın Direktörü Ferhat Çelik ve Yazıişleri Müdürü Aydın Kesel de evvel isimli denetim kuralıyla hür bırakılıp akabinde tekrar gözaltına alınıp tutuklandı.
Hukukçular gazeteci tutuklamalarını kıymetlendirdi.
Cumhuriyet’ten Ece Piroğlu’na konuşan eski İstanbul Barosu Lideri Avukat Turgut Kazan, Türkiye’deki yargı ıslahatının bir aldatmaca olduğunu belirterek tutuklama kararlarının maddeyle ilgili bulunmadığını söyledi. “Fiilen el konulmuşlardır. Esir alınmışlardır. Ben 12 Eylül periyodunda gördüğüm uygulamalara bakınca daha kötüsünün asla olamayacağını düşünmüştüm. Meğerse berbatın kötüsü her vakit olabilirmiş” diyen Kazan, uygulamaların OHAL’in devam ettiğini gösterdiğini belirtti. Kazan, “Sulh ceza yargıçlıkları Türkiye’de sonradan oluşturulan bir sistemdir. Bunlar asla bir yargı yeri sayılamaz. Hepsi seçilmiş bireylerden atanarak gerçekleştiriliyor. Halbuki bizim sistemimizde ve hukuk sisteminde bir yargıç şayet tutuklama isteğini geri çevirmişse yahut tutuklu birini tahliye etmişse o iş orada biter. O işin orada bitmesi gerekir. Gerçekten bizim kanunumuzda da böyleydi. Fakat tutuklamaya itiraz hakkı tanınmıştı. Zira özgürlük çok temel bir hak olduğu için tutuklama kararında bir yanlışlık yapıldıysa şayet, bir öteki hakim denetlesin diye yalnızca tutuklama kararına itiraz edilebilirdi. Ne yazık ki OHAL vaktinde OHAL Kararnamesi’yle oraya bir dokunuldu ve tutuklama kararına itiraz denirken, bu kararlara itiraz edilebilire dönüştürüldü. Bu kararlar bize Türkiye’de adeta OHAL’in devam ettiğini gösteriyor” diye konuştu.
TERS MANYEL KUŞKUSU
Avukat Celal Ülgen, tahliye kararlarının akabinde yaşanan tekrar tutuklamaları futboldaki “VAR” sistemine benzeterek “Artık kimse mahkeme tarafından tahliye edildiğine sevinememekte ve papatya falına bakar üzere cezaevi kapısı önünde ya da gittiği her yerde polis ya da jandarmanın gelmesini beklemektedir. Bu türlü bir kanun ve bu türlü bir uygulama olamaz” dedi. Savcıların tahliye kararlarına itiraz hakkının “FETÖ yargısı” tarafından fiilen başlatılan bir uygulama olduğunu ve 2018 yılında kanuna eklendiğini hatırlatan Ülgen, “Bu ekleme ile o güne kadar hukuk dışı uygulamalara bir yasal kılıf getirilmek istendi. Lakin kanuna uygun olan her düzenlemeye hukukidir denemez. Cumhuriyet savcısına, mahkeme tarafından verilen tahliye kararına karşı itiraz yetkisi tanınması CMK’nin özgürlük yasası olma ruhuna ters bir düzenleme olmuş ve çift dikişli tahliye kavramının hukukumuza girmesine neden olmuştur” diye konuştu. “Yeni nesil FETÖ”cülere işaret eden Ülgen, “Barış Terkoğlu, Barış Pehlivan ve Murat Ağırel ile öbür tutuklu gazetecilerin başına gelenler bize yeni jenerasyon FETÖ’cülerin sanki aykırı manyel yaparak siyasi iktidarı kıstırmaya, güç duruma düşürmeye mi çalışıyorlar üzere bir kuşkuya haklı olarak itti. Bu olay yeni nesil FETÖ’cülerin Sözcü davasından sonra ikinci kıpırdanmasını ve iktidara yaranırken yaratılan aykırı manyeli ya da keskin bir inişin Hitler devrine emsal geri çekilme hareketlerini çağrıştırıyor” değerlendirmesini yaptı.