Üzerinden tam 1 hafta geçti.
Ankara Büyükşehir Belediyesi, geçen hafta ortalarında eski Lider Melih Gökçek’in de bulunduğu yedi kişi hakkında vazifesi berbata kullanma, hata örgütüne yardım etme ve terörizmin finansmanı hataları işlendiğine dair Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Terör Cürümleri Soruşturma Bürosu’na hata duyurusunda bulunmuştu. Yapılan müracaatta, kamuya ilişkin bir taşınmazın şuurlu ve planlı bir biçimde alınan meclis kararları ve imar değişiklikleri ile FETÖ mensuplarına hukuka karşıt biçimde tahsis edildiği ve birebir formüllerle 15 Temmuz’a giden yolda FETÖ’ye maddi menfaat sağlandığı belirtildi.
Peki, neden hala Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Gökçek’in sözünü dahi almadı?
FETÖ’ye parsel parsel arazi vermek…
15 Temmuz’a giden yola rant takviyesi sağlamak…
Yani kabahat örgütüne yardım etmek ve terörizmin finansmanını sağlamak bu ülkede kabahat değil mi?
Suç duyurusundaki her şey evraklı, her şey kanıtlı, her şey gerçek.
Sahi, savcılar neyi bekliyor?
Gökçek’ten mi FETÖ’cülerden mi korkuyorlar?
Bilmez mi ki savcılar:
O Gökçek ki, “Benim bunlarla üst seviye bağım oldu” diyerek FETÖ’cülerle irtibatlarına dair itirafta bulunan isim…
O Gökçek ki, FETÖ okulundan mezun oğlu Osman Gökçek’in kanalı Beyaz TV’de Fethullah Gülen’den demeç yayınlamak için yalvaran isim…
O Gökçek ki, “Hocamın yanında bir modül hatırım varsa” diyerek Pensilvanya’ya gitmek için lisan döken isim…
Bilir.
Ankara Adliyesi’ndeki savcılar…
Bilmez mi ki; Ankara’da FETÖ’cü polislere en fazla takviyesi veren belediye lideri Gökçek’ti.
Bilmez mi ki; FETÖ’nün kritik ismi Şadan Sakınan ile Gökçek’in çok yakın ilişkilerini…
Bilmez mi ki; Gökçek’in FETÖ’nün firari kasası Akın İpek’e yaptığı kıyakları…
Bilir.
O halde ne bekliyorlar?